Öncelikle bütün katılımcılara hoş
geldiniz demek istiyorum. Sizlerle
paylaşmak istediklerimle bağlantılı olması sebebiyle kendimi tanıtarak
sözlerime başlıyorum.
Adım Alper Şirvan. Öğretmen bir anne babanın ilk çocuğuyum. Evli
iki kız kardeşim var. Bekarım ve anne-babamla beraber yaşıyorum. Doğuştan
birlikte yaşamak mecburiyetinde kaldığım cerebral palsy sebebiyle gördüğünüz
gibi tekerlekli sandalye kullanıyor ve sağ elimi kullanamıyorum.
1973 doğumluyum. İlkokul çağlarımdaki
ülke şartlarından dolayı ilkokula gidemesem de sınıf öğretmeni olan annem evde
okuma yazmayı öğretti bana… 5.
sınıf yaşıma geldiğimde “ille de okul” dememin
ardından o dönemde iki aylık periyotlarla fizik tedavi için devam ettiğim
İstanbul Acıbadem’deki Spastik Çocuklar Derneği’ndeki uzmanların “evet bu çocuk okumalı” şeklindeki ifadelerinin
ardından okul maceram başlamış oldu.
Okumak için meb’e başvurduk, bana özel
bir sınav yapıldı. Bu sınav sonucunda “ilkokuldan mezun olabilir” hükmü verilse de 1 yıl
dahi olsa ilkokul öğretmeni görme arzumda direttim. 1984-85 öğretim yılında, annemin de görev
yaptığı okulda şansıma, öğretmenimin doğum iznine ayrılmasından dolayı bir
yılda iki öğretmen görerek, mezun oldum.
Ortaokul ve lise dönemim, babamın
görev yaptığı okullarda devam etti. İlkokuldan sonra ulaşım büyük bir
problemdi, otomobili -en azından hemen- alacak durumda değildik. Bu sebeple 1 yıl yine eğitime ara vermek
zorunda kalsam da 1 yıl sonra tekrar başladığım eğitim hayatım, 1995 yılında
Uludağ Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı bölümünden dereceyle mezun olarak
tamamlandı.
Okul tamamdı, ama ya iş nasıl
olacaktı? Elbette ki hemen olamadı. Mimari
engeller, ulaşım gibi sorunlar sebebiyle 2,5 yıl iş bulamadım. Bu süreçte
yazdığım şiirleri bilgisayarda resimledim, ilk şiir kitabımı yayımladım.
Açtığım iki sergi ve bu kitapla kamuoyunun dikkatini çekmeyi ve iş bulmayı
amaçladım. 1998 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde iş buldum ve evime
yakın Belediye Huzurevine 8 yıl bilfiil akülü tekerlekli sandalyemle gidip
gelerek çalıştım.
Halen,
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Bursa Halk Sağlığı Müdürlüğüne bağlı Yıldırım TSM KETEM (Kanser
Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi)'de Bilgisayar
Programcısı olarak çalışmaya devam etmekteyim.
1996-2009
yılları arasında biri yurt dışında olmak üzere 4 sergiye imza atmakla beraber,
iki şiir ve bir hikâye olmak üzere yayımlanmış üç kitabım bulunmaktadır.
Bununla
beraber, 2012 yılında, Dünya CPliler Birliğince düzenlenip ülkemizde Türkiye Spastik
Çocuklar Vakfı (TSÇV) tarafından
desteklenen '1 Dakikada Dünyamı Değiştir' Kampanyasında 'güneş
enerjili tekerlekli sandalye' fikrimle birinci oldum.
Sevgili Kardeşlerim ve Onların
Kıymetli Aileleri;
Anne baba olmak, bu dünyada insan
denen varlığa bahşedilmiş bir lütuftur.
Çünkü böylece, en sıradan kabul edilen insanın dahi, ilk insandan son insana
kadar uzanan o büyük zincirin bir halkası olması mümkündür. Evladı ister
engelli olsun, ister olmasın, anne babaların nihai hedefi evlatlarının imkanlar
dahilinde, olabildiğince özgür bir birey olarak yaşayabilmesini sağlamak
olmalıdır.
Ülkemizde, bırakın engelli evladı olan
aileleri, engelsiz çocukların ailelerinde dahi aşırı korumacılık olduğu toplumsal
bir gerçektir.
Oysa,
çocuğa sorumluluk vermeden her şeyi ben yaparım’cı bu anlayış, süreçte
ebeveynleri yormakla beraber, ömrünce sorumluluk almadan, hep birilerinden
yardım alarak yaşamaya alışmış bireylerin hayat sürecinde bocalamaları kaçınılmaz
olmaktadır.
CP ile yaşayan bir evlada anne baba
olmak, elbette kolay değildir. Zorluk,
toplumun çarpık bakışı, onca mücadeleye rağmen hayatın her sahasına yayılmış,
çoğu zaman beşerî engeller ve direnecek gücü yeterince ortaya koyamamaktan
kaynaklanmaktadır. Oysa, evlat, en ağır sayılabilecek derecede cerebral pasy’li
dahi olsa, onu “özgür bir birey olarak
bağımsız kılma” hedefinden asla vazgeçilmemelidir. Aslında hepinize “çocuğunuz engelsiz olsa nasıl davranıp ne
yapacaksanız, cp’li çocuğunuz için de aynını düşünün” demeyi isterdim ama
genel anlamda engelsiz evlada davranış biçiminde de problemler olduğunu
gördüğüm için bunu gönül rahatlığı ile diyemiyorum.
Her çocuk, her insan ayrı bir
dünyadır. Her çocuğun ayrı ayrı ve kendine has
yetenek ve özellikleri vardır. Teknik olarak cerebral palsy’li bireyler ve
genel anlamda engelli bireyler, çeşitli gruplara ayrılsalar da her çocuğun
kendine özel ihtiyaçları olduğu da yadsınamaz bir gerçektir. Bu noktada engelli
ebeveyne düşen görev, çocuğun yapabildikleri ve yetenekleri doğrultusunda kendi
yolunu çizmesinin yolunu açmak olmalıdır.
“Benden
sonra ne olacak?” sorusunu sormayan CP’li ebeveyni yoktur. Bu konu, bizler kadar ülkeyi yöneten ya da
yönetmeye talip insanların da meselesi olmalıdır. Her cerabral palsy’li bireyin
ihtiyaçlarının çeşitlilik gösterdiğini düşünerek, bu konuda da sunulan kamusal
hizmetin çeşitli olması elzemdir. Bu mesele apayrı bir tartışma konusu olmakla
beraber, bu konuda “gerçekten” sivil toplum kuruluşları ve iktidar erkinin ortak
çalışmalar yapması, çözüm konusunda büyük önem taşımaktadır.
Cerebral palsy, engel itibariyle
neredeyse “kişiye özel” bir durum
içermektedir. Dolayısıyla CP’li
birey açısından genel bir çözüm formülü olmasa da CP türü ve özel durumu itibariyle her engelli
gibi kendi iradesini ortaya koyabilecek mental yeterliliğe sahip her CP’li
birey de “daha fazla özgürlük ve tam
bağımsızlık” yönünde talepte bulunmaktan asla yılmamalıdır.
Bir çoğunuzun, öğretmen bir anne
babanın evladı olarak ‘şanslı’
olduğumu düşündüğünüzü biliyorum. Ailemin
öğretmen oluşu okulda refakat konusu başta olmak üzere birçok konuda önümü
açmış olabilir. Okula gidemediğim yıllarda beni büyüten başta babaanne ve dedem
olmak üzere ailenin tümünün bana aşıladıkları özgüven önemli bir unsur
olabilir. Onların desteği önemli bir faktör olmakla birlikte hayat şüphesiz bir
takım oyunudur ve inanın; başarı ve özgürlük, sadece peşinden azim ve iradeyle
koşanların erişebildiği değerlerdir.
Özgürlük, size kendi hayatınızın
düzenlenmesine dair bir sorumluluk gerektirmekle birlikte, dünya üzerinde insan
olarak sahip olmamız gereken en temel değerdir ve inşa etmeyi arzuladığımız her
bina bu temel üzerinde yükselecektir.
Beni dinlediğiniz için teşekkür
ederim.
ALPER ŞİRVAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder